Bu Blogda Ara

25 Şubat 2018 Pazar

VİTAMİN A


                                                                                              Arş.Gör.Berrak ERGÜDEN
                                                                                              Prof. Dr. H. Hüsrev HATEMİ

Vitamin A, bitkisel ve hayvansal kaynaklı olup yağda eriyen bir vitamindir. Retinoidler A vitamininin hayvansal kaynakları, karotenoidler ise bitkilerden türetilmiş beta-karoten gibi vitamin A öncüleridir. Retinoidler, retinol, retinal (retinaldehit), retinoik asit ve retinil esterleri içerir. 
Vitamin A’nın görme, üreme, embriyonik gelişim, büyüme ve bağışıklık fonksiyonlarında önemli görevleri vardır.  Mukopolisakkarit sentezi, kolesterol sentezi ve hidroksisteroidlerin metabolizması için kofaktör görevi görür. Retinolden sentezlenen retinal, retinada opsin ile birleşerek gece görmeyi sağlayan rodopsini oluşturur. Vitamin A yetersizliğinin en göze çarpan belirtisi gece körlüğüdür. Bu durum A vitamini yetersizliği sonucu yeterli miktarda rodopsin oluşamamasından kaynaklanır.  Vitamin A eksikliği, kseroftalmiye de neden olmaktadır. Kseroftalmi’de gözyaşı bezleri hücrelerinin keratinize olması sonucu gözyaşı akımının durması, korneada sertleşme görülmesidir. Kemik gelişimi, testis ve yumurtalık fonksiyonu, embriyonik gelişme, mukozal ve epitel yüzeylerin bakımı için de retinol ve retinoik asit gereklidir.
Son zamanlarda, A vitamininin antioksidan özellikleri üzerinde durulmaya başlanmıştır. 89.000'den fazla kadın hemşire üzerinde yapılan bir araştırma, A vitamini alımı % 20 nin üstünde olan kadınlarda meme kanseri gelişme ihtimalinin önemli ölçüde azaldığı saptanmıştır.  A vitamininin serbest radikalleri temizleme özelliğinin, bazı kanser tiplerinin oluşma riskini azaltmış olabileceği düşünülmektedir.
Retinol esterleri gastrointestinal lümende pankreatik enzimler tarafından hidrolize edilir, daha sonra emilim ve yeniden esterleşme yapılır. Retinol öncelikle karaciğerde depolanır (vitamin A alımı uygun olduğunda >% 90), böbrekler, akciğerler, adrenaller, retinada az miktarda bulunur. Yetişkinlerde normal serum retinol seviyeleri 300-700 ng / ml'dir. A vitamini karaciğer depoları, karaciğerin 20 mcg / g altına düştüğünde plazma retinol konsantrasyonu azalır.  Bu nedenle, düşük retinol konsantrasyonları A vitamininin yetersiz olduğunu gösterirken, normal konsantrasyonlar gerçek A vitamini durumu ile ilişkili olmayabilir. A vitamininin kaynakları; yumurta, süt ürünleri, et (özellikle karaciğer) ve yağlı tuzlu su balıklarıdır.
Bazı hastalıklarda A vitamininin işlevsiz depolanması ve taşınması meydana gelebilir. Vitamin A keratinizasyon bozukluklarının tedavisinde kullanılmaktadır; bununla birlikte, tretinoin ve izotretinoin gibi A vitamini analogları toksisite potansiyeline sahiptir. Aşırı A vitamini alımı  baş ağrısı, kusma, ödem (akut toksik belirtiler) oluşturabilir. Kronik toksisite de ise kilo kaybı, mide bulantısı ve kusma, dudak mukozasında kuruluk, kemik ve eklem ağrısı, parankim hasarı, fibroz ve hepatomegali görülmektedir.

22 Şubat 2018 Perşembe

DİYABETLE İLGİLİ GÜNCEL HABERLER


                                                                                                           Prof.Dr.H.Hüsrev HATEMİ
Sigara ve Diyabet Riski:
2991 siyahi erişkinde yapılan bir tarama çalışmasına göre, günde 20 veya daha fazla sigara kullananlarda diyabet riskinin  % 79 artmış olduğu saptanmıştır. Eskiden sigara kullananlar ve günde 10 dan az kullananlarda kullanmayanlara göre risk açısından fark görülmemiştir(Heallo, Endocrine Today, 1/26).
Yeterli Uyumayan Amerikalı Gençler:
Amerika’da yüksek öğretim gençliğinin % 73’ü ve ortaöğretim gençliği yeterli uyumamaktadır. Health Day News’ de Anne Wheton, yetersiz uykunun obezite ve diyabet riskini artırdığını bildirmiştir( Health Day News, 1/25)
Bisphenoller, Bisfenoller(BPA)
Bisfenol A’nın endokrin sistemi bozucu etkisi çok düşük dozlarda bile kendini göstermektedir. Obeziteye etkisi; doğduktan sonra Bisfenole maruz kalan yeni doğanlarda glikoz, vücut ağırlığı, karaciğer fonksiyonları olumsuz etkilenmektedir. Yeni doğan sıçanlarda yapılan gözlemler bu olumsuzlukların genetik veya çevresel olmayıp bisfenole maruz kalmaktan ileri geldiğini ortaya koymuştur.


15 Şubat 2018 Perşembe

VİTAMİN D EKSİKLİĞİ


                                       Prof.Dr.H.Hüsrev HATEMİ
                                        Arş.Gör.Berrak ERGÜDEN
Raşitizm(rickets) ve Osteomalacia
Çocuklarda D vitamini eksikliği ile beliren klinik tabloya raşitizm(rickets) adı verilir. Çocukların kemiklerinde mineralizasyon derecesi düşüktür. Çocuk yürümeye başlayınca  uzun kemikler deforme olur. Daha ağır bozukluklar kaburga kafesini ve pelvis kemiğini(leğen kemiği) de etkileyebilir.
Osteomalasi(Osteomalacia)
Osteomalasi, raşitizmin erişkinlerde görülen şeklidir. Raşitizmde kemiklerde mineralizasyon olurken , D vitamini eksikliği ile eksik mineralizasyon durumu söz konusudur. Osteomalasi de ise mineralize olmuş bir erişkin kemikten, mineral çözünmüştür.(demineralizasyon)
Çok doğum yapmış kadınlar, güneş görmeyen şartlarda yaşarlarsa, osteomalasi en çok onlarda görülür. Daha az da görülse, erkeklerde de osteomalasi tablosuna rastlanır.
Vitamin D İhtiyacı Ve Alınması Gereken Miktarlar
D vitamini günlük alım miktarını hesaplamak ve öneri yapmak güçtür. Çünkü D vitamininin en büyük kaynağı deri dokusunda yapılan D vitamini sentezidir. Bununla birlikte sağlıklı bir beslenme için referans değerlerinin de verilmesi gerektiğinden bir erişkin için günde 10 mcg(mikrogram)  kolekalsiferol önerilmektedir. Diyet ile günde 10 mcg D3 vitamini almak güç olduğundan çok defa dışarıdan da tamamlanması gerekir.(suplemantasyon)
D3 Vitamini
1 internasyonel ünite D3 vitamini 0,025 mikrogram D3
40 IU=1 Ünite
10 mikrogram=400 ünite
Besinlerin D Vitamini Alımına Katkıları
Katı ve sıvı yağlar                 %31
Et ve et ürünleri                     %19
Balık                                      % 16
Kahvaltı tahılları                    % 14
Süt ve peynir                          % 8
Vitamin D Toksisitesi
Günde 50 mikrogram=2000 U veya daha fazlasını düzenli olarakalan bir kişide kalsiyum düzeyi çok yükselebilir. Son yıllarda kanda D3 vitamini tayinleri yapılabiliyor. Bu bakımdan kanda D3 düzeyi aşırı düşük değilse ,  bir günde 1000 üniteden daha fazla verilmemesi, ayrıca yüksek doz tedaviden 1 ay sonra kanda D vitamini ölçülmesi uygun olur.
D Vitamini Entoksikasyonu 
D vitamini zehirlenmesinde iştahsızlık, susuzluk hissi, sık su içme isteği, kan kalsiyumunun yükselişi, yumuşak dokulara kalsiyum çökmesi görülebilir. İdrar miktarı artabilir (böbreklerde suyun geri emiliminde azalma ile).

 Kaynaklar:
-Barasi ME, Human Nutrition(Second edition), Arnold,London, 2003
-Gibney MJ, Lanhalm-New  S, Cassidy A, Vorster, İntroduction to Human Nutrition(Second Edition), Wiley-Blackwell UK.2009

8 Şubat 2018 Perşembe

VİTAMİN D


                                                                                                     Prof.Dr.H.Hüsrev HATEMİ
                                                                                                    Arş.Gör.Berrak ERGÜDEN
Vitamin D, tam olarak bir vitamin değildir. Deri dokusunda D vitamini sentez edebilir. Fakat herkes yeterli miktarda güneş görmediğinden, beslenme yoluyla da alınması gerekebilir. Başlıca işlevi, kalsiyum dengesini ve dokulara dağılımının düzenlenmesini sağlamaktır. D vitamini etkilerinin bir çoğuna hücrelerin çekirdeklerinde bulunan alıcılar (reseptörler) aracılık eder. Nükleer reseptörler adı verilen bu reseptörler, ilgili genlerin etkinliğini düzenler.
Besinsel D vitamini kaynaklarının sayısı oldukça azdır. Başlıcaları yağlı balıklar, yumurta, karaciğer, süt ve tereyağıdır. Katı vejeteryan rejimde olanlar bu bakımdan, az güneş görüyorsa D vitamini eksikliği görülebilir.
Kırmızı et, görünüşte az miktarda D vitamini içerir. Fakat ette hayvansal D vitamini az miktardadır.(Kalsiferol=hayvansal D vitamininin , ergokalsiferol=bitkisel D vitaminin adıdır.)Kırmızı ette kolekalsiferol az olduğu halde, kalsitriol adlı aktif D3 ette fazladır(1,25 dihidroksi kolekalsiferol).
Bitki kaynaklı ergokalsiferole ilk keşfedildiğinde D2 vitamini adı verilmişti. Ergokalsiferol de kalsiferol ile aynı metabolizma basamaklarından geçer ve aynı biyolojik işlevlere sahiptir.
D vitamini işlevine sahip diğer benzerlerine ‘D vitamini vitamerleri’ denir. Normal bir beslenmeden alınan şekli kolekalsiferoldür(Diğer adı calciol).Deri dokusunda ultraviyole ışınları etkisiyle sentez edilen de yine kolekalsiferoldür. Deri dokusu, kan damarlarıyla kendisine ulaşan kolesterolü (7 –dehidrokolekalsiferol) ultraviyole ışını etkisiyle kolekalsiferole dönüştürür.
Vitamin A gibi, D vitamini de başlangıçta saf şekliyle elde edilmediğinden, ağırlık ölçüsü ile ifade edilme yerine, biyolojik etkileri üzerinden ‘ünite’ birimi ile ölçülmüştür. Günümüzde ‘’1 ünite D vitamini=25 nanogram D vitamini, 1 mikrogram D vitamini=40 ünite’’ şeklinde hesaplanmaktadır.Ilıman iklimli ülkelerde, yaz sonunda D vitamini kan düzeyi en yüksek, kış sonunda en düşüktür(güneşsizlik sebebiyle).
Kalsitirole dönüşüm
Kolekalsiferolün iki defa hidroksillenmiş şekli ‘kalsitriol’dür. Kalsitriol =1,25 dihidroksi vitamin D. Bitkisel kaynaklı D vitamini olan ergokalsiferol, iki defa hidroksillenme ile erkalsitriol şekline döner.İlk hidroksillenme karaciğerde olur. Kolekalsiferol böylece 25 OH cholecalsiferol=calcidiol şekline döner. Kalsidiol, vitamin D bağlayıcı globüline bağlanarak kana verilir.
Laboratuvarın kanda ölçtüğü D vitamini, kalsidioldür. Kalsidiol, böbrek dokusundaki ikinci hidroksillenmeyi geçirir. Böylece 1,25 dihidrokolekalsiferol olur. Bu şekil kalsitriol adını alır ve en aktif şekil budur.
Kalsitriol
Kalsitriolün hormona benzer özellikleri vardır. Kalsiyum düzeyi veya kendi düzeyi kanda yükselirse, kalsitriol oluşması azalır. Böyle durumlarda, kalsidiolün ikinci hidroksillenmesi, 1 hidroksilasyon değil 24-hidroksilasyon şeklinde olur.1,25 dihidroksi vitamin D yerine 25,24 dihidroksi vitamin oluşur ki bu da inaktiftir. Metabolik etkisi yoktur.
Kanda kalsiyum azalırsa paratiroid hormonu salgılanması artar.PTH(paratiroid hormon) böbrekte kalsidiolü ikinci defa hidroksilleyen calcidiol 1- hydroxylase enzimi aktifleşir, kalsitriol oluşumu artmış olur. Kanda kalsitriol ve kalsiyum artarsa , PTH salgısı azalır.
Kalsiyum iyonlarının kanda artması kalsidiol 1-hidroksilaz enzim aktivitesini azaltır. Plazma fosfat düzeyi ile kalsitriol arasında ters orantı görülür. Düşük fosfatlı diyetle beslenenlerde kalsitriol artar.

Mikrobiyota Tiroid Fonksiyonunu Etkiliyor Mu?

                                                                          Prof.Dr.H.Hüsrev HATEMİ, Öğr.Gör.Berrak BAŞTÜRK Sağlıklı bir bağır...