Bu Blogda Ara

6 Kasım 2017 Pazartesi

POLİKİSTİK OVER SENDROMU' NDA BESLENME NASIL OLMALIDIR?

Polikistik over sendromu (PKOS); Santral sinir sistemi, hipofiz, overler, adrenal bezler ve ekstra glandüler dokular arasında etkileşimlerin bozulmasına bağlı olarak, üretken yaşamın herhangi bir döneminde sıklıkla ortaya çıkabilen, kronik seyreden, gelecekte yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen karmaşık bir hastalıktır.
Kadınlarda sık görülen (%5-10) bu endokrin bozukluk yüksek androjen salınımı ve anormal insülin aktivasyonu ile hastaların %70’inde hirşutizm ve adet düzensizliğine sebep olmaktadır.
PKOS’lu kadınlarda android tip obezite sıkça görülmektedir. Hastalık tanısı konulan zayıf kadınların bile %70’inde android yağ dağılımı vardır. Yağ dokusunun bu dağılımı ile birlikte hiperinsülinemi, glukoz toleransında bozukluk, diabetes mellitus ve androjen yapım hızında artış görülmektedir.
Beslenme tedavisi, egzersiz ve vücut ağırlığı kaybıyla, polikistik tablonun hafiflemesi öngörülürken, bu bireylerin beslenme alışkanlıklarını değiştirmekle ilgili çok fazla metabolik engele takılmaları, tedavinin etkisini azaltmaktadır. Bu engellerden biri obez PKOS’lu kadınlarda bazal ve postprandiyal ghrelin düzeyinin düşük olmasıdır. Ghrelin düzeyindeki farklılıklar vücut ağırlığı, pankreatik ve endokrin işlevler, glukoz metabolizması ve over işlevleri ile ilgili düzensizliklere yol açmaktadır.
Bir diğer engel ise strestir. Stres, kan glukozunu yükseltmekte ve yüksek düzeyde seyreden kortizol, insülin direncini şiddetlendirmektedir. Bu yüzden stres yönetiminin sağlanması büyük önem taşımaktadır.
Beslenme Tedavisi;
PKOS’ta kan glukoz kontrolünün sağlanması için öğün atlanmamalı, özellikle kahvaltıya önem verilmeli ve düzenli öğün (3-4) tüketilmelidir.
Karbonhidratlar; Diyetin karbonhidrat içeriği günlük alınan enerjinin %55-60’ını oluşturmalıdır. Hastalığın derecesine bağlı olarak özellikle obez  PKOS’lu bireylerde enerjinin %40’ını karşılayacak şekilde Gİ düşük karbonhidratlara yer verilmelidir.   Besinlerin glisemik indeksinin düşük olması, insülin direncinin azaltılmasında, dolayısıyla tokluk hissinin oluşması ve acıkmanın gecikmesinde önemli rol oynamaktadır.
Proteinler; Diyetin protein içeriğinin yüksek olması, tokluk sağlarken insülin duyarlılığını arttırmakta üreme ve endokrin işlevleri düzeltmektedir. Ancak yüksek protein içerikli diyetlerin PKOS’ta kullanımına yönelik daha fazla araştırmaya gereksinme vardır.  Günlük alınan enerjinin %15-20’si proteinden sağlanmalıdır.
Yağlar; Diyetin toplam enerjisinin %25-30’u yağdan, bunun %10’undan azı da doymuş yağlardan gelmelidir.   PKOS’lu hastalarda çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin omega-3 yağ asidinin ek olarak alınması önerilmektedir.
Diyetteki çoklu doymamış yağ asitlerinin artması insülin direncini azaltarak, kontrolsüz insülin salınımını engellemektedir. Bu da androjen salınımında azalma sağlamaktadır. Günlük alınan enerjinin %2’sinden fazlasının trans yağ asitlerinden gelmesi durumunda infertilite riski arttığından, trans yağ alımından kaçınılmalıdır.
Peki yeni yaklaşımlar;
PKOS’lu kadınlar üzerinde yapılan bir çalışmada, bir grup kadına altı ay boyunca yüksek proteinli (%40 protein, %30 yağ) , ikinci gruba ise standart proteinli diyet (%15 protein, %30 yağ) verilmiştir.Yüksek proteinli diyet tüketenlerde normal proteinli diyet tüketenlere göre anlamlı olarak daha fazla ağırlık ve yağ kaybının olduğu, bel çevresinde azalma ile kan glukozunda düşüş sağlandığı saptanmıştır.
Standart proteinli diyet tüketen grubun testosteron düzeyindeki düşüş, yüksek proteinli diyet tüketen gruba göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur.
Protein ve glukoz alımının hormon düzeyleri üzerine etkisinin karşılaştırıldığı PKOS’lu 28 kadın üzerinde yapılan başka bir çalışmada;kadınlara 75 g glukoz veya 75 g whey protein izolatı verilmiştir. Protein hidrolizatı alan grubun kan glukozu, insülin ve ghrelin düzeylerinin diğer kadınlara göre daha düşük olduğu bulunmuştur. Glukoz alan grupta ise anlamlı bir şekilde hiperinsülinemi oluşmuş ve bunun da kortizol ile dehidroepiandrosteron (DHEA) düzeyini arttırdığı belirlenmiştir.
Sonuç olarak;  Pkos, obezite ve insülin direnci arasında kısır bir döngüdür. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı değişiklikleriyle ağırlık kaybı sağlanmalıdır. Diyet, egzersiz ve davranış değişikliği tedavisi multidisipliner bir ekip tarafından uygulanmalıdır.
                                                                 Beslenme Uzmanı Berrak ERGÜDEN 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mikrobiyota Tiroid Fonksiyonunu Etkiliyor Mu?

                                                                          Prof.Dr.H.Hüsrev HATEMİ, Öğr.Gör.Berrak BAŞTÜRK Sağlıklı bir bağır...